Zülfü Livaneli’nin 1996 yılında Türkiye’de yayımlanan Engereğin Gözü romanı, yalnızca edebiyatseverler arasında değil, dünya çapında da büyük ilgi gördü. Öyle ki, Almanya’nın önde gelen yayınlarından Der Spiegel tarafından hazırlanan “Dünyanın En İyi 100 Kitabı” listesine girerek, edebi değeri uluslararası düzeyde de tescillendi. Biz de bu güçlü ve çarpıcı romanı yeniden keşfetmeye sevk etti. Bu yazımızda Engereğin Gözü kitabını özetleyecek, temalarını irdeleyecek ve neden hâlâ güncelliğini koruduğunu birlikte değerlendireceğiz.
Der Spiegel’in “En İyi 100 Kitap” Listesi
Livaneli’nin bu başarısını daha iyi anlamak için, aynı listede yer alan bazı diğer yazarlara da göz atalım. Engereğin Gözü, Virginia Woolf’un Mrs Dalloway’i, Marcel Proust’un Yakalanan Zaman’ı, Albert Camus’nün Yabancı’sı, Jorge Luis Borges’in Ficciones’i, Gabriel García Márquez’in 100 Yıllık Yalnızlık’ı, Umberto Eco’nun Gülün Adı’yla aynı listede yer alıyor. Ayrıca Murakami (İmkansızın Şarkısı), Toni Morrison (Sevilen), Isabel Allende (Ruhlar Evi), J.R.R. Tolkien (Yüzüklerin Efendisi) ve Sylvia Plath (Sırça Fanus) gibi dünya edebiyatının dev isimleri de bu listede Livaneli’ye eşlik ediyor.
Livaneli’nin Engereğin Gözü adlı romanı, bu seçkin yazarlar ve eserleri arasında yer bularak, yalnızca Türk edebiyatı için değil, dünya edebiyatı için de özel bir konuma yerleşmiş durumda.

Romanın Konusu: Taşrada Sessiz Bir İsyan
Engereğin Gözü, Cumhuriyet’in ilk yıllarında Anadolu’nun küçük bir kasabasında geçer. Anlatıcı, adliye binasında görevli bir mübaşirdir. Bu sade anlatım biçimiyle taşra yaşamı, ataerkil düzen ve adalet sistemi gözler önüne serilir. Ana karakter Zehra, kocasının ölümünden sonra ona miras kalan servet ile birlikte, toplumun biçtiği geleneksel kadın rolünü reddeder ve kendi kaderini çizme kararı alır. Zehra’nın sessiz ama etkileyici direnişi, sadece onun bireysel mücadelesi değil, aynı zamanda tüm kasabanın iç yüzünü açığa çıkaran güçlü bir sarsıntıya dönüşür.
Romanın Temaları: Adalet, Kadın Gücü ve Sessiz Direniş
Sessizlik Bir İsyan Aracıdır
Zehra’nın karakteri, romanın merkezinde yer alan sembollerden biri olan “engerek” gibi davranır. Sessizdir, sabırlıdır ama ölümcül derecede etkili bir direniş içindedir. Onun adalet arayışı, geleneksel düzeni sorgulatacak kadar güçlüdür.
Kadın Dayanışması
Zehra’nın çevresinde oluşan kadın ağı, romanın umut taşıyan unsurlarından biridir. Kadınlar, birlikte güçlenerek, adaletin sağlanmasında aktif bir rol oynarlar. Bu, sessizliğin içinde doğan bir kolektif uyanıştır.
Toplumsal Eleştiri ve Psikolojik Derinlik
Livaneli, taşra halkının zihinsel dünyasını, ikiyüzlülüklerini, korkularını ve bastırılmış arzularını başarıyla yansıtır. Zehra’nın içsel dönüşümü, aynı zamanda toplumun da çelişkilerini yüzeye çıkarır.
“Engereğin Gözü” Ne Anlatıyor?
Romanın ismi doğrudan bir metafordur: “engerek”, yılan gibi sessiz ama tehlikeli bir varlığı, “göz” ise her şeyi gören, unutmayan ve zamanı geldiğinde harekete geçen bir bakışı temsil eder. Zehra, toplumun görmezden geldiği bir kadından, kendi hakikatiyle yüzleşen, adaletin simgesine dönüşen bir figüre evrilir.

Livaneli’nin Anlatım Tarzı
Zülfü Livaneli, sade ve akıcı bir anlatımla, karakterleri hem toplumsal birer figür hem de birey olarak katmanlandırır. Mübaşirin diliyle kurulan anlatı, sıradan gözlerin görmediği ayrıntıları, adeta bir büyüteç gibi ortaya çıkarır. Bu dil, okuru yalnızca hikâyeye değil, karakterlerin zihnine de yakınlaştırır.
Sessizlik Bir Konfor Değil, Bazen Bir Silah
Engereğin Gözü, sadece bir kadın karakterin öyküsü değil; adaleti, direnişi ve sessizliğin gücünü anlatan evrensel bir metin. Livaneli’nin ustaca kurguladığı bu roman, hâlâ günümüzde karşılık bulan temaları işlerken, dünya edebiyatı sahnesinde de hak ettiği yeri alıyor.
Bu kitabı okuduğunuzda, sessizliğin bazen en güçlü çığlık olduğunu fark edeceksiniz.

Ahmet Ümit’in Yırtıcı Kuşlar Zamanı kitabını anlattığımız, insan ruhunun karanlık dehlizlerinde dolaşan bir cinayet soruşturması eşliğinde, adaletin, vicdanın ve geçmişin izlerini süren bu eser ile ilgili yazımıza da buradan ulaşabilirsiniz.