Kavala son yıllarda biz Türklerin çok fazla ziyaret ettiği bir lokasyon. Ulaşım çok rahat. Belki gitmeyi düşünenlere faydası olur diyerek Kavala ile ilgili notlarımı paylaşmak istiyorum.
Kavala tam bir liman kenti. Tabi Kavala Kurabiyesi’nin varlığı Türkler için kente önemli bir özellik katmış desem abartmış olmam. Tarihi çok eskilere dayanan bu şehrin merkezine geldiğinizde Türkçe olarak hazırlanan afişlerin yardımıyla Kavala Kurabiyesi satılan yerleri çok kolay buluyorsunuz.
Kavala’nın görülmesi gereken yerlerini yarım günde gezebilirsiniz. Ben öncelikle kente yakın denize girebileceğim bir plaj arayıp Google’ın yönlendirmesiyle merkeze 4 km uzaklıktaki Kalamitsa Beach’i buldum. Halka açık belediye plajı tadındaki bu yerde genelde yerel halkın emeklilik çağına gelmiş kesimi ve aileler yoğunluktaydı. Bu arada Kavala kentinin resmi sayfasından da bu plajın belediye tarafından organize edildiği bilgisini sonradan okudum.
Kavala’nın en çok görülmesi gereken kısmı kale ve kalenin çevresi. Kalenin tepesine çıktığınızda kente hakim güzel fotoğraflar çekebilirsiniz. Yalnız yaz dönemi gidecekseniz, kaleye gündüz sıcakta çıkmanızı önermem. Malum yokuşa tırmanmak gerektiğinden ben akşam vakti çıktığım kent turunda kale ve çevresini de gezdim.
Kavala’da dikkatimi çeken tarihi yapılar; çok yıldızlı otel yapılan Osmanlı eseri İmarethane ve Ali Paşa’nın evine doğru giden yokuşa tırmanmadan hemen yakında Pargalı’nın yaptırdığı fakat Yunan dostlarımızın kiliseye çevirdiği cami oldu. Camiye daha çok kilise havası katması için önüne mermer ikon ve Hristiyanlık sembolleri kondurmuşlar.
Kavala’yı gezerken Osmanlı döneminden kalma su kemerlerinin altından geçiyorsunuz ayrıca Konstantinapolis’e 640 km levhasını da göreceksiniz. Bazı şeyler birileri için hiç değişmiyor sanırım.
Kentin yüksek yapılarında, otoparklarda ve direk gözünüzün önüne gelebilecek diğer yapılarının üstünde bir çift kanlı gözyaşı akıtan kadın gözleri çizimleriyle karşılaşıyorsunuz. Google bu gözlerin anlamını 1974 yılındaki Kıbrıs çıkartmasında en çok kayıp veren Yunan halkının Kavala’dan çıktığını ve ölenleri unutmamak adına bu çizimlerin yapıldığını söylüyor.
Kavala da ki ikinci günümde Selanik yönüne doğru 5 km ilerde bulunan sahillere yöneldim. Nea Peramos’u geçtikten hemen sonra yanyana sıralanan plajlarıyla Ammolofoi sahiline gittim.
İlk gün gittiğim Kalamitsa plajına göre burası acayip hareketli ve eğlenceliydi. Ayrıca o kadar kalabalıktı ki herkes yanyana sıralanan şezlongları doldurmuştu. Her yerde bu bilgi mevcut ama bir kere de bana tekrar edeyim. Yunanistan sahillerinde ekstradan şemsiye ve şezlong için bir ödeme yapmıyorsunuz sadece giriş yaptığınız plajı işleten müessese sizden içtiğiniz ve yediğinizin ücretini alıyor. Tabi öyle yemeden içmeden bütün gün gölgede yatıp uzanmak diye bir seçenek yok.
Kavala geceleri cıvıl cıvıl. İnsanlar limanın karşısındaki bar ve cafelerde içkilerini yudumlayıp eğleniyorlar ayrıca acıktıysanız gecenin geç saatlerine kadar börek yemekte mümkün.
Bahsetmiş olduğum gibi kente gelen turistlerin büyük bölümü Türk vatandaşları olmasından dolayı 1 EUR’ya Türk çayı bulunabiliyor. Çay krizine girenlere ilaç gibi geliyor diyelim.Fakat her yerde meşhur frappe’yi denemeden sakın tatilinizi nihayetlendirmeyin. Ben özellikle bir top dondurma ile tatlandırılmış versiyonunu çok daha beğendim.
Sonuçta Kavala’ya tekrar gider miyim ? Evet giderim çünkü hem yakın hem de deniz ve plajlar gayet güzel. Fakat kurabiye yer miyim ? Düşünmem lazım.
Kavala’dan ayrılırken feribotta çektiğim kısa görüntüler de aşağıdaki gibi…
Sosyalmedyaloji Sosyal Medya Haber ve Bilgi Platformu