2013 yazında yolumuz Bozcaada’ya düştü. Bizim gibi Bozcaada’ya gitmeyi planlayanların internette araştırma yaptıklarında belki işlerine yarayacak izlenimlerimi kısa kısa paylaşayım istedim. Öncelikle tespitim, esnafın arasında söz birliği olduğunu tahmin ediyorum çünkü yeme içme konaklama hediyelik ıvır zıvır alışverişte pazarlık olmuyor. Bir şekilde prensip tabela fiyatı uygulanıyor veya ” ilk defa geldik adaya kimseyi tanımıyoruz” diye ayak alışsın tarzında farklı bir tarife uygulanmıyor.
Oteller oda kahvaltı sistemi çalışıyor mecbur yemekleri dışarıdaki mekanlarda yemek durumundasınız. Yeme içme mekanlarına gelince feribottan inince sol tarafta adanın tahminim en tuzlu mekanları var. Tam İstanbul’da ki boğaz kenarı balık lokantaları ayarında. Zaten balık fiyatları, mezeler hemen hemen aynı fiyatlarda. Mekan sahipleri ile pazarlık yaparsanız ” biz balıktan değil mezeden kazanıyoruz” diyorlar. Örneğin 2013 yılında sinaritin kilosunu 150 TL’ye, levreği de 80 TL’ye satıyorlardı. Ama hakkını teslim edeyim, mezeler de İstanbul’da zor bulunabilecek türden gerçekten, hani klasik fabrikasyon işi meze çeşitlerinden değil. Özellikle Martı Restaurant’ta yediğimiz keçi peyniri ile yapılan ahtapot dolması nefisti.
Öğle yemeklerinde de Şükrü Usta Lokantası zeytinyağlıları ve tencere yemekleri oldukça lezzetli ve fiyatları uygundu. Zaten çoğunlukla tüm yemekler zeytinyağından yapılmakta. Duvarlarında da aşağıda görüldüğü üzere Ulu Önderimiz Atatürk’ün fotoğraflarını asmışlardı.
Çiçek Pastanesi tatlıların, kurabiye ve hamur işlerinin en meşhur mekanı. Keçi sütünden yaptıkları dondurma da çok başarılı. Hafif tarçınlı gelincik şerbeti ve frambuazlı, elmalı limonatalar da hemen pastanenin çaprazında ki cafe de serin serin içilebilir. Bademli sakızlı kurabiyenin her yerden bulmak mümkün zaten reklamları yoğun şekilde gözünüze çarpıyor. Sakızlı kahve ve sakızlı muhallebi de İstanbul’dakilerden bir gömlek daha iyi açıkçası.
Adanın dar sokakların da beyaz badanalı, mavi masalı, sandalyeli bir çok meyhane mevcut. Yunan adaların da ki tavernaları aratmayacak cinsten fakat fiyatlar konusunda tedbirli olmakta fayda var. Simyon’nun Meyhanesi adanın klasik mekanlarından çok fazla söz gerek yok fotoğraf her şeyi anlatıyor.
Çınaraltı Cafe günün her saati ada sakinleri ve turistlerin çay ve kahvelerini yudumladıkları ulu bir çınarın altı. Ben adaçayı içtim. Bir de patlıcanlı böreğini denedim .
Adanın her yerinden denize girilebiliyor fakat tuvalet ve duş imkanı olan doğal plaj Ayazma mevki. Şezlong şemsiye kirası 2013 yılında 15 TL idi. Deniz olduça soğuk temmuz ayında bile.
Eğer beach olayına takılalım diyorsanız muhtemelen iki kat daha fazla ödeyip Pelagos Beach’e gidebilirsiniz. Biz garsonla sohbet sonucu bu fiyata bir türk kahvesi ve bir ufak shot margarita da dahil ettirdik. Havuz çocuklar içinde uygun fakat ekstra içelim yiyelim derseniz fiyatları önceden sorun.
Ayrıca Çapraz Tatil Köyü’ne de günlük giriş yapıp aqua parktan faydalanabiliyorsunuz. Çocuklar için gayet keyifli bir mekan. Fakat bu iki lokalde acayip rüzgar alıyor. Ayazma plajı rüzgarı fazla olmayan en uygun denize girilebilecek yer.
Herkesin malumu ada şarapçılık ile meşhur. Merkezde Corvus, Talay, Ataol şaraplarının satış yerleri var zaten fabrikaları da yakın yerlerde. Fakat 2013 yılının 1 temmuzu itibariyle kanun koyucu şarap satış yerlerinde tadım olayını yasaklamış. Kısaca artık şarabı tatmadan almak durumundasınız. En kurumsal, en iyi reklamını yapan ve en pahalı şaraplar Corvus şarapları. Satış noktalarında bulunan afişlerine göre başkan Obama bile bu şaraptan içmiş. Corvus’u bağlarına girmek yasak. Dünyanın en düzenli bağları olduğunu söylediler. Uzmanlarına sormak lazım !
Biraz da magazin. Adanın en meşhur şahsiyetlerinden biri Ata Demirer. Evinin yeri herkes tarafindan biliniyor keza esnaftan bir amca bize evinin kalenin sol tarafında olduğunu söyledi. Zaten ada küçük bir yer kalenin ya sağında ya solunda olacak doğal olarak. O yaz “Eyvah Eyvah” serisinin üçüncüsünün senaryosunu yazıp notere onaylatmıştı. Adalılar kendisini efendi bir kişilik olarak anlatıyor.
Diğer tanınmış kişi gazeteci Haluk Şahin. Yaklaşik 30 senedir adada yaşıyormuş. Kitapları Çiçek Pastanesi ve pastanenin fırınında satılıyor. Ben de bir tanesini satın aldım. Hayatım da ilk defa pastaneden kitap almış oldum bu arada.
Bir dönemler ”Süper Baba” dizisi müzikleriyle tanınmış, doksanların Türk popüler müziğinin meşhurlarından Oya – Bora ikilisini de bir kaç defa etrafta dolaşırlarken görmüştüm.
Ortam olarak Bozcaada sanatçılar için biçilmiş kaftan . Etrafta rastladığım insanlar içinde de dış görünüş itibariyle şair, ressam görüntüsü veren insanlar vardı. Belki de adanın ambiyansından mıdır nedir sanatçı havasında dolaşıyorlardır kim bilir?
Sonuç olarak bir daha Bozcaada’ya gider miyim ? Evet, yukarıda ki güneşin batışını bir kere daha izlemek için giderim .
eline diline sağlık üstad.